Makale
Sorun, İslâm’ın teslim olmayan özünde..
Bugün Batı’yla Müslüman dünya arasındaki temel mesele, İslâm’ın çaÄŸdaÅŸ dünyada ne kadar özne olacağıyla alakalıdır. Bunu görmeden, yani meselenin derinliÄŸini kavramadan sadece terör örgütü etiketi yapıştırılmış bazı karikatür İslâmî yapılar üzerinden tartışmayı sürdürmenin zaman kaybından baÅŸka bir manası yok.
Çünkü Batı, İslâm’ı Müslümanlara bırakamayacak kadar kendisine rakip ve tehdit görüyor. Bir taraftan üstten bakmayı sürdürürken öte taraftan ÅŸeytanlaÅŸtırabileceÄŸi bazı yapıları öne çıkararak İslâm’la hesaplaÅŸmayı tercih ediyor. Müslümanların kök deÄŸerlerine baÄŸlı kalarak varolmalarını reddediyor. Modern Batı bu hakkı Hıristiyanlığa tanımamışken İslâm’a tanır mı hiç?
Meselenin aslı Batı’nın modernleÅŸme tecrübesi ve bir ÅŸekilde devam ettirdiÄŸi Hıristiyan kimliÄŸinde yatmakta...
Modernite; rönesans, akıl çağı, aydınlanma ve ideolojiler çağının toplamına verilen isimdir. Bu sürecin önderliÄŸini yapan Batılı fikir ve siyasi elitler dinlerin artık yaÅŸanan canlı hayattan çekileceÄŸini varsaymışlardı. Çünkü insana bilim ve bilimsel dünya görüÅŸünün yeteceÄŸini sandılar. İnsanın muhtaç olduÄŸu tek ÅŸey rasyonel akıl ve onun deney ve tecrübeyle ürettiklerinin toplamıydı.
İnsanın hayatını müreffeh ve mutlu olarak ikame edebilmesi için hurafe dinlerden kurtarılması gerekiyordu. Buna direnen bir din olursa pek de yabancısı olmadığımız metazori yöntemlerle yok edilecek, olmadı kontrol altına alınacaktı. Avrupa’da kilise ve bilim çatışmasında bunu yapmayı baÅŸarmışlardı. Hıristiyanlığın içi yapı-bozuma uÄŸratılarak boÅŸaltılmıştı.
Hıristiyanlığa uygulanan yapı-bozum mühendisliÄŸi Budizm’e, Hinduizm’e ve YahudiliÄŸe de hatırı sayılır oranda tatbik edildi. Aynısını İslâm’a da tatbik etmek istediler. “Modern İslâm” yorumu bu zeminde türedi. Bütün bunlara ve Müslümanların acziyetine raÄŸmen İslâm ilahî yapısı gereÄŸi modern içerikli beÅŸer müdahalelerine direndi...
Problem de tam burada ortaya çıkıyor. İslâm, Batı paradigmasının ayartıcı ve dominant karakterine raÄŸmen yeniden medeniyet inÅŸa etme potansiyelini koruyor. Endülüs ve Osmanlı karşılaÅŸması hâlâ Avrupa’nın unutabildiÄŸi bir durum deÄŸildir.
Müslümanlar bugünün dünyasında tarihte hiç olmadığı kadar Batı’da mukimler. Batı’nın bağımlı olduÄŸu enerji de önemli ölçüde Müslüman coÄŸrafyada. Müslüman toplumlarını farklı etnik ve dil yapısına raÄŸmen bir araya getirme imkânına da sahip yegane güç İslâm.
İslâm; metafizik âlemle fizikî dünyayı ayırmayan, bu âlemi siyasi, ictimaî, iktisadî, kültürel olarak vahiy perspektifinden tanzim etmeyi teklif eden ve yine bu sebeple modernitenin temel paradigması olan laikliÄŸi bünyeye kabul etmeyen bir dindir. Bir manada insanın maddi varlığına ve ruhânî hayatına hükümler vazeden ve bunları da ahlâkî öÄŸretilerle çerçeveleyen paradigma dışı kendi kalabilmiÅŸ bir din.
Batı, bu dinin genetik yapısını bütün yöntemleri deneyerek deÄŸiÅŸtirmek, ehlileÅŸtirmek çabasında. Siyasi, kültürel, akademik, askerî bütün yöntemleri kullanıyor. Kalenin kapısını içeriden açacak nüfuz casuslarını istihdam ediyor. Emperyalizme direnen İslâm’ın mukavemet gücünü kırmak için de “ılımlı İslâm” projesini sahaya sürüyor.
Kısacası Batı, İslâm’ın fert, aile, toplum ve devlet hayatını fizik ve metafizik dengesinde kuÅŸatan tasavvurunu kendisine tehdit olarak görüyor. VaroluÅŸsal anlamı kendi etrafında toplayan konsantre öze dair bir tasavvurdur İslâm’ın sunduÄŸu. Hayat tarzımız tehdit altında derken bunu kastediyorlar.
Müslümanların kök deÄŸerlerine baÄŸlı kalarak canlı hayatı tanzim etmesini istemiyorlar. Bütün dertleri ontolojik ve epistemolojik çerçevesini vahyin çizdiÄŸi aklın kendi medeniyetini üretmesini engellemek.
Birinci Dünya Savaşı sonrası bir daha vücut bulmayacak tarzda “Müslüman Merkezini” yok etmiÅŸlerdi. Ancak yeniden bir Müslüman Merkezi oluÅŸması tehlikesi belirmiÅŸ durumda. İşte bunu affetmezler...
YENİAKİT
Henüz yorum yapılmamış.